Haniye ve Şükür’ün ölümünün ardından savaş endişesi: ‘Yayılma riski var’

LEFKOŞA – Atina ve Lefkoşa, İsrail’in Lübnan’ın başkenti Beyrut ve İran’ın başkenti Tahran özelindeki son hamlelerine kaygıyla yaklaşıyor. Komşu başkentlerdeki uzmanlar, Filistin’deki çatışmanın tüm bölgeye yayılma riski üzerinde duruyor. Kıbrıslı uluslararası ilişkiler uzmanı Petros Zarounas, son gelişmelere ilişkin değerlendirmesinde, İran’ın Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin ölümünün intikamını almaya hazır olduğunu açıklamasının ardından, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’da savaşın tırmanması ve yayılması konusundaki endişenin en yüksek seviyeye çıktığına dikkat çekti.

Yunanistan’da iktidara yakın gazetelerden Kathimerini’deki köşesinde, Vasilis Nedos da son kritik gelişmeleri Yunanistan’ın perspektifinden masaya yatırdı. Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ise İsrail ile son dönemde yakın ilişkiler içerisine giren Başbakan ve Yeni Demokrasi (YD) lideri Kiryakos Miçotakis’e sert eleştiriler yöneltti.

‘ENDİŞE EN YÜKSEK SEVİYEYE ÇIKTI’

Kıbrıslı uluslararası ilişkiler uzmanı Petros Zarounas, “Herkes, Tahran’da Filistin Hamas lideri İsmail Haniye’nin öldürülmesinin ardından İran’ın İsrail’e misilleme yapıp yapmayacağını merak ediyor. Benzer bir endişe de Hizbullah’ın, İsrail insansız hava aracı tarafından Beyrut’un güney banliyölerinde öldürülen lider kadrosu Fuad Şükür’ün öldürülmesine nasıl tepki vereceği konusunda öne çıkıyor” diye konuştu.

Zarounas ayrıca şu hatırlatmada bulundu: “Gazze Şeridi’nde devam eden savaş 7 Ekim 2023’te başladı. Merkezi savaş cephesi, İsrail’in Hamas ve İslami Cihat savaşçılarıyla karşı karşıya geldiği Gazze. Bu cepheye paralel olarak, 7 Ekim’den bu yana İsrail-Lübnan sınırında Hizbullah ile İsrail arasında karşılıklı ateş açılmasıyla ayrı bir cephe de devreye girmiş durumda. Bu durum, sınırın her iki tarafındaki sivilleri de evlerini topluca terk etmeye zorladı. Bu iki aktif savaş cephesinin yanı sıra, İran (nisan saldırısı), Yemen Husileri (ve Aden Körfezi’nde uluslararası gemiciliğe yönelik saldırılar) ve ayrıca Suriye ve Irak’taki İran yanlısı milisler tarafından İsrail’e yönelik düzensiz füze saldırıları da yaşanıyor.”

İsrail’in birçok cephede savaş durumunda olduğu gerçeğinin altını çizen Zarounas, İran’ın İsmail Haniye’nin ölümünün intikamını almaya hazır olduğunu açıklamasından sonra, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’da savaşın tırmanması ve yayılması konusundaki endişenin en yüksek seviyeye çıktığına dikkat çekti.

‘İRAN’IN İTİBARI SARSILDI’

Haniye’nin öldürülmesi ile ilgili olarak Zarounas önemli bir noktanın da altını çizdi: “Haniye’nin Hamas lideri olma özelliğinin ötesinde, İranlıların İsrail’i sorumlu tuttuğu füze saldırısı, İran topraklarında ve İran devletinin resmi bir konuğuna, yeni cumhurbaşkanının yemin törenine katıldığı gün gerçekleşti. Saldırı öncesinde Haniye’nin ülkenin dini lideri tarafından da resmen kabul edildiğini hatırlamakta yarar var. Tüm bunlar, İran’ın itibarına ve haysiyetine yönelik büyük bir hakareti oluşturuyor ve bu saldırı cevapsız kalmayacak.”

MÜZAKERE SÜRECİNE DARBE

Zarounas’a göre, Haniye suikastının ikinci boyutu ise uluslararası arabulucuların da katılımıyla Gazze’de ateşkes sağlamak için Hamas ile İsrail arasında yürütülen müzakerelere bugüne kadarki olumlu katılımıyla ilgili.

Uluslararası ilişkiler uzmanı, konuya ilişkin olarak şunları belirtti: “Ne yazık ki, ABD, Mısır ve Katar’dan arabulucuların sürekli ve yoğun çabalarına rağmen, sonuncusu Roma’da olmak üzere bu başarılamadı. Haniye’nin öldürülmesinin, Hamas savaşçılarını savaş alanında yöneten ve barış istemeyen şahin kanattaki Yahya Sinvar’ın rolünü güçlendireceğini düşünüyorum. Haniye’nin öldürülmesinden sonra barış olasılığı nesnel olarak azalacak. Suikastın böyle bir şeyi amaçlamış olma olasılığı göz ardı edilmemeli. İsrail liderliğinin, Filistinlilerin ılımlı liderlerini etkisiz hale getirerek olayların barışa yol açmamasını sağlama taktiği yakın geçmişten beri biliniyor.”

NETANYAHU BAĞLANTISI

Zarounas, Tahran’daki son saldırıyı İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun siyasi geleceği ile de ilişkilendirdi. Uzman, konu hakkında şunları vurguladı:

“Başbakan Netanyahu’nun siyasi geleceği, savaşın devam etmesi ve malî skandallar nedeniyle tehlikede. Bu durum, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın terörist saldırısı karşısında ülkesini savunmasız bıraktığı yönündeki suçlamalarla daha da karmaşıklaşıyor. Netanyahu’nun siyasi olarak ayakta kalması, bu zorlukların üstesinden gelmesine bağlı.”

GELİŞMELER KONTROLDEN ÇIKAR MI?

Tüm olumsuz gelişmelere ve işaretlere rağmen Kıbrıslı uzman, şu an tüm bölgeye yayılma riski bulunan Filistin eksenli çatışmaların, tarafların soğukkanlı şekilde davranmaları durumunda kontrolden çıkmayabileceği olasılığını da göz önünde bulundurdu.

“Hizbullah ve İran’ın misilleme saldırıları konusunda tehditlerine rağmen, bunların kontrolden çıkmayacağını ummak istiyorum. Burada, İran’ın son yıllarda, çok gelişmiş nükleer programının yok olmasına yol açacak bir Amerikan saldırısından kaçınmak için çok ihtiyatlı bir politika izlediğini belirtmek gerekir. İsrail tarafında ise, ABD’nin tavsiyesi üzerine, İran’ın geçtiğimiz nisan ayındaki füze saldırılarına verilen yanıt ölçülü oldu” görüşünü belirten Zarounas, “Ancak bugün olayların raydan çıkma riskini artıran şey, Başkan (Joe) Biden’ın sağlık durumunun kötüleşmesi nedeniyle ABD’de ortaya çıkan iktidar boşluklarıdır” diye ekledi.

TÜRKİYE AYRINTISI

Uluslararası ilişkiler uzmanı, Türkiye’ye de işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Umarım Haniye suikastı, Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da öldürülmesinin ardından 1’inci Dünya Savaşı’na yol açan olaylara benzer olayların tekrarlanmasına yol açmaz. Burada, savaşın yayılması durumunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamanda bahsettiği ve eski İsrail büyükelçisi Alon Liel’in de dışlamadığı Türkiye’nin müdahil olma olasılığının da göz ardı edilemeyeceğini belirtmek isterim.”

Zarounas, sözlerini şu uyarılarla sonlandırdı: “Türkiye’nin İncirlik’teki hava üssünde, Merzifon’daki muadili olan F-16C savaş uçaklarından oluşan bir filonun transferi ve konuşlandırılmasıyla bir değişiklik yapması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor. AB’ye gelince, ABD ve Avrupalı ortaklarının yardımıyla, durumun genel olarak kötüleşmesi durumunda Lübnan’ı topluca terk etmesi beklenen binlerce Batılı ülke vatandaşını kabul ederek bir kez daha insanî rolünü oynamaya hazırlanıyor.”

ATİNA’DAN ORTA DOĞU’YA ENDİŞELİ BAKIŞ

Vasilis Nedos da Kathimerini gazetesindeki köşesinde, Orta Doğu’daki son gelişmelerin Atina’yı endişelendirdiğini ve Yunanistan’ın Kıbrıs ile yakın koordinasyon içinde olduğunu belirtti.

Nedos’a göre, İsmail Haniye ve Fuad Şükür suikastları, bölgeyi şiddet ve istikrarsızlığın kısır döngüsüne sürüklüyor. Atina, Tahran’ın bu saldırılara misilleme yapacağına ve bunun daha geniş bir bölgesel istikrarsızlığa yol açabileceğine inanıyor.

TÜRKİYE’NİN ROLÜ VE BÖLGESEL OYUNCULAR

Yunanistan, artan şiddetin beraberinde getirebileceği risklerin farkında. Nedos, olası bir göç dalgasının yanı sıra, tedarik zincirlerinde yaşanabilecek aksamaların enflasyonu tetikleyebileceğine dikkat çekti. Nedos, ayrıca Türkiye’nin ‘İslam’ın savunucusu’ söylemiyle bölgedeki etkisini artırmaya çalıştığını da öne sürdü.

Gazeteci, Ürdün, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerin yapıcı rollerine rağmen, bu ülkelerdeki iç sorunların da bölgesel istikrarı tehdit edebileceğine de işaret etti.

ATİNA’NIN ÖNCELİKLERİ: İSRAİL’LE İLİŞKİLER VE DİPLOMATİK ÇABALAR

Yunanistan, İsrail ile stratejik ilişkilerini korumayı öncelik olarak görüyor. Atina, bölgedeki diplomatik misyonlarını alarma geçirmiş durumda ve vatandaşlarına İsrail, Filistin ve İran’a seyahat etmemeleri konusunda uyarılarda bulunuyor.

Nedos’a göre Yunanistan ayrıca, Lübnan’da bulunan Yunan vatandaşlarının tahliyesi için Kıbrıs ve Kanada ile yakın iş birliği içinde çalışıyor.

KKE: YUNANİSTAN, İSRAİL’İN SUÇ ORTAĞI

Yunanistan ve Kıbrıs’ta uzmanlar Orta Doğu’daki savaşın yayılma riski üzerinde dururken, Yunanistan Komünist Partisi’nden (KKE) konu hakkında kayda değer bir çıkış gündeme yansıdı. KKE, yeni bir basın açıklamasında, İsrail’in Beyrut’a yönelik son saldırısını ve Tahran’da Hamas liderinin öldürülmesini kınadı. Parti, ‘bu gelişmelerin, Orta Doğu’da savaşın öngörülemez bir tırmanışa ve genel bir ateşlenmeye yol açtığını’ belirtti.

KKE, ‘ABD-NATO-AB’nin desteğiyle işgalci İsrail devletinin kullandığı bahanelerin, Lübnan’a yönelik tekrarlanan ve devam eden saldırgan eylemleri, Lübnan ve Suriye’deki uzun süreli toprak işgalini ve Filistin halkına karşı 40 binden fazla ölümle sonuçlanan soykırımı gizleyemeyeceğini’ ifade etti.

Parti ayrıca, ‘İsrail ile çok yönlü işbirliğini güçlendiren Yeni Demokrasi Partisi hükûmetinin, ülkeyi diğer halklara karşı bir fail haline getirerek büyük sorumluluklar taşıdığını’ belirtti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir